17 Mayıs 2010 Pazartesi

Patlak Ego Sendromu


Patlak Egoluların sayısında patlama vardı. Beynindeki patlak egolular albümünü açtı, gözden geçirdi. Hayret, hepsi de patlak gözlü değildi! Gelgelelim hükümranlığa ve maçoluğa yatkınlıkları tartışılmazdı. Yükseklerden uçmayı seviyor, irtifa kaybetmeyi hazmedemiyorlardı ayrıca.

Anlayamayan Adam’ın aklına, “Tombalacık Halimem” şarkısının sözleri geldi birdenbire: “Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi?”

“Patlak Ego Sendromu” kesinlikle bir zirve illetiydi. Zirvede zırvalamaya yol açabilecek bir dert… Tepetaklak iniş hastalığı da denebilirdi. Kendi sorup kendi yanıtlayarak konunun kaynağına inecekti şimdi.

Ego’nun Türkçesi “ben, benlik, kendilik” demek miydi?
Evet...
Ego sahipliğinin mali yükü var mıydı?
Yoktu, çünkü bedavaydı ve vergiye tabi değildi...
Benliğini bulamamış birini toplum içinde adamdan sayarlar mıydı?
Genellikle saymazlardı...
Hal böyleyse, ego iyi bir şey miydi?
Belli bir yere kadar iyiydi sanki...
Nereye kadar iyiydi?
Zorluk tam da bu noktada başlıyordu. TSE, egolara standart getirmeyi akıl edememişti maatteessüf. Bu nedenle iş başa düşmekteydi. Hastalığın ilk belirtisi şişkinlikti. Olağanüstü ego şişkinliği… Anlayamayan Adam, normal egodan yola çıkıp patlak egoya giden bir yol haritası çizmek istedi.

Yolculuğun ilk aşamasında sıradan bir ego ele alınıp önce okşanıyor, sonra olabildiğince şişiriliyordu. Şişkin ego yere göğe sığamayacak hale geldiğinde bile sahibinin gözünü doyuramıyorsa, kaçınılmaz son yakındı. Balona dönen ego başarısızlıklarla bilenen, sivrileşen bir engele takıldığında, gümbedek patlayıverirdi zira.

Patlayan şeyler er veya geç sönerdi; işte bu yüzden patlak egolar sürekli üflenmeliydi. Bu çaba çok yorucuydu; ego sahibinin nefesi tükenince yandaşlarının nefesine ihtiyaç duyulurdu mecburen. Yandaşlığını kanıtlamak gayesiyle yan yatan kişi ve kurumların nefesine… Uluslararası Para Fonu’ndan mahalle üfürükçüsüne kadar…

Anlayamayan Adam, aklına gelen diğer olasılıkları da düşündü: Patlak ego, doğumsal bir kusur muydu? Her egonun bir şişme hacmi ve son kullanma tarihi vardı da, limitler dolunca mı egolar patlıyordu? Her kuşkuda bir gerçek payı bulunurdu. Patlak egolar yama tutar mıydı peki? Hiç sanmıyordu… Hava kaçırdıkları, sürekli fıslamalarından belliydi.

Egosu patlakların bir ortak özelliği de, savunma yöntemleriydi. Onlar, teselli yaratacak eylemlere tez elden girişip, rakiplerinin şişkin egolarına göz dikmekteydiler. Zincirleme ego patlatma reaksiyonunun en belirgin sonucu neydi peki? Zarar verme yararı elde etmekten öteye geçmezdi tabii ki…

Egosu patlak insanlar, lastiği patlak araçlara benzer miydi? Benzemezdi zira lastiği patlak araçlar asla kin tutmaz, başka araçların lastiğini patlatmaya çalışmazlardı. Özetlemek gerekirse, egosu patlak insanlar hasım gördüklerinin egolarını patlatma arzularından tanınırdı.

T.C. iktidar kadroları tarihi yapılan gafların, kaybedilen safların, azalan oyların, açık veren bütçelerin, ortaya çıkan servetlerin, isyankâr vekillerin etkisiyle patlayan egolarını, muhalif egoları patlatarak gizlemeye çalışanlarla doluydu.

T.C. muhalefet kadroları tarihi de bundan çok farklı sayılmazdı aslında… Sürekli defans yaptıklarından yalnızca parti içi ego patlatma seansları düzenleyip durmuşlardı öteden beri… Yeni başkanı belirlemekte zorlandıklarına göre hazırlıksız yakalanmışlardı. Teknolojik röntgencilik devrinde “yedekli parti başkanlığı sistemi”ne geçmek lazımdı bir an önce… En az dört-beş yedek başkan… Islak CD’si işportaya düşen kenara alınır ve sıradaki başkanla yola devam edilirdi. Patlak ekonominin gereksiz tartışmalarla gözden kaçması böylece önlenmiş olurdu.

Anlayamayan Adam’ın kafasında durum iyiden iyiye netleşmeye başlamıştı: Islak imzalar, ıslak CD’ler, istifalar, hekimleri ve hâkimleri hedef almalar, yasaklar, tuzaklar, sonuçsuz davalar, hukuksuz uygulamalar “Patlak Ego Sendromu”na bağlıydı kuvvetli ihtimal. Bu illetin çaresi bulunur muydu? Mutlaka bulunmalıydı çünkü patlak egoluların idaresinde yaşamanın ıstırabına katlanmak çok zordu. Her şişkin egoya bir sibop takmak işe yarar mıydı? Denemek lazımdı… Evet evet, ilk genel kurulda, ilk genel seçimde denemek lazımdı…

Ali Sefünç

Hiç yorum yok:

id="wobsbn"> Web Analytics