![]() |
Günlükleri ele geçirilen Prof. H.POKUS'un Türkiye'de bir üniversitede kaçak çalıştığı sanılıyor. |
Türkiye’de yılbaşı kutlamak, fantastik film izlemeye benziyor. Türk ve Avrupalı dostlarımla Galata yakınlarında bir restoranda yılbaşı eğlencesi için buluştuk. Türk dostlarım aralarında konuşurken duydum, hiçbiri 2014 yılından memnun değildi. 2014, son on yılda ülkede yaşayanların hep birlikte mutsuz olduğu tek yılmış. Artık yalnızca muhalifler değil, iktidardakiler ve onların eski ortakları da mutsuzmuş.
Bir İngiliz arkadaşımız o gece Noel Baba kılığına girip hediyeler
dağıtacaktı. Gecikince telefon ettik ama ulaşamadık. Burası İstanbul, aklımıza
hemen kötü şeyler geldi. Yakında oturduğu için yürüyerek evine gittim. Zilini
uzun uzun çaldım, kapı açılmadı. Komşularına sordum, Noel Baba kıyafetiyle
evden çıktığını görmüşler, rahatladım.
Galata’da trafik kazasına pek rastlanmaz. Bakımsız bir binadan kafaya kiremit veya beton düşme olasılığı ise çok yüksektir. Restorana dönerken yolda ne seyirci kalabalığı vardı ne de ambulans. Kimsenin kafasına bir şey düşmediğini böylece anladım.
Galata’da trafik kazasına pek rastlanmaz. Bakımsız bir binadan kafaya kiremit veya beton düşme olasılığı ise çok yüksektir. Restorana dönerken yolda ne seyirci kalabalığı vardı ne de ambulans. Kimsenin kafasına bir şey düşmediğini böylece anladım.
Durumu arkadaşlarıma anlattım. Karakola kayıp haber vermeyi
düşündüğümüz sırada restoranın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı, bir Noel
Baba koşarak içeriye girdi, birkaç adım attıktan sonra yere kapaklandı. “Beni
kesecekler, kurtarın!” diye inliyordu. Sesinden arkadaşımız olduğu anladık.
Takma göbeği yüzünden kalkamadı, biz kaldırdık. Ter içindeydi, gözleri korkudan
büyümüştü. Restoranın kısa boylu, göbekli sahibi, “Ben varken sana kimse
dokunamaz,” deyince, İngiliz arkadaşımız John biraz sakinleşti. Neler yaşadığını
anlatacak hale gelmesi uzun sürdü.
John, evinden çıkıp sokakta ilerledikten sonra Galata Kulesi'ne
giden caddeye girmiş. O ana kadar her şey normalmiş. Ta ki, arkasından gelen
biri, “Noel Baba kaç, canını kurtar, yeniçeri geliyor!” diye bağırana kadar.
Yılbaşı öncesi gazetelerde, “Noel Baba’yı yeniçeriye kovalattılar” başlıklı bir
haber çıkmıştı. O haberi John da okumuş. Arkasından bağırıldığı an hediye
torbasını fırlattığı gibi kaçmaya başlamış. İzini kaybettirmek için ara
sokaklara dalmış, bir ara yolunu kaybetmiş, sokak köpekleri kovalamış, sonra
zorlukla restoranı bulmuş. Tedirgin olduk, dışarı baktık, etrafta yeniçeri
göremedik.
Birilerini hedef göstermek, Türkiye’de olağan bir
davranış… İngiliz taraftarların bıçaklanması John’un hafızasından
silinmemiş. Restoran kapısı bir kez daha gürültüyle açıldı, içeri bir grup
Türk arkadaşımız girdi. Bakışları tuhaftı. Bir kısmı üzgün görünürken,
diğerleri gülmemek için kendini zor tutuyordu. En arkada duranın elinde John’un
sokağa fırlattığı kırmızı hediye torbası vardı. Meğerse, “Yeniçeri geliyor,”
diye bağıranlar Türk arkadaşlarımızmış. Şaka yapmışlar, özür
dilediler ama John kabul etmedi, Noel Baba
kıyafetini ve hediyeleri içine koyduğu siyah çöp torbasını
sırtladığı gibi gitti. Hediyesiz kaldık.
Restorandaki kutlama aksaklıklarla başladı. Kapasitenin üzerinde
rezervasyon yapılmış. Masa ve sandalyeleri sıkıştırdıkça sıkıştırdılar. Duvar
dibinde oturan biri tuvalete gitmek isteyince, masanın o tarafında oturanların
tamamı ayağa kalmak zorunda kalıyordu. Tek kabinli tuvalet önünde oluşan kuyruk
ayrı bir sorundu. Şikâyet ettik, “Ekmek parası,” dediler. Birkaç kez grup
fotoğrafı çektirmeyi denedik ama yer darlığından başaramadık. Bolca selfie
çekerek eksikliği gidermeye çalıştık.
Geri sayımı şef garson yaptırdı çünkü müzik grubu yeni yıla bir
başka restoranda girecekmiş. Yine de şanslıymışız müşteriler arasından çıkan
gitarist ve şarkıcı, giden profesyonellerden daha başarılıydı.
Eğlencenin temposu bir ara çok düştü. Sanırım bunun sebebi çoğunluğun
sanal alemde neler paylaşıldığını merak etmesiydi. Telefonuna
bakanların suratı loş ortamda mavileşiyor. O an müşterilerin yarısından fazlası
mavi suratlıydık. Mekan sahibi mikrofunu eline alıp, "Bu sessizlik
biraz daha devam ederse, telefonları toplatacağım," dediği an kalabalık
tekrar eğlenmeye başladı. O adamın tehdini ciddi mi yoksa şaka
mıydı, çözemedim.
Türkiye böyle bir ülke işte, her an her şey
değişebiliyor. Bundan sonraki yeni yıllara Noel Baba yerine yeniçeriyle girmek
bir geleneğe dönüşürse, şaşırmam. Torbasından ne gibi hediyeler çıkar, bilemem.
Ocak ayı zamlarla başladı. Ücretimi dolar cinsinden almaktan çok
mutluyum, şu sıralar zirvede. İçki, sigara stoğu yapamayanlar pişman. Bu gibi
stoklar garantili kazançmış, tüm finansal seçenekleri geride bırakıyormuş.
Üretim yapmadıkları için emeklilerin maaşlarını % 2,32 oranında artırmışlar…
Din adamları da üretime katılmıyor ama onlar iyi kazanıyorlarmış. Umarım bu yıl
dolar çok yükselir, zamlardan etkilenmem. Ekonomik durumumun Türklerinkine
benzemesini hiç istemem.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder