![]() |
Türkiye'de bir üniversitede kaçak çalıştığı sanılıyor..
|
Kış geldi, sinemaya gitme zamanı. Korku filmlerini severim. Türkler korku filmi
çekemiyor. Nedenini sordum. Daha önce çekilen korku filmleri seyirciyi çok
güldürdüğü için olabilirmiş. Türkiye'de yaşanan hayat öyle korkunç ki, daha
korkunç bir film çekmeleri bence çok zor.
Biraz televizyon seyretsem, alışkanlıklarım değişiyor. Hasta
olmamak için bir aydır kelle paça çorbası içiyorum. Korkusuz olmak için de
yürek yiyorum. Paça çorbasını, Canan Karatay adlı bir profesörden öğrendim.
Yüreği ise, Rusya krizini yorumlarken, "Yürek yemiş kadar cesuruz,"
diyen bir gazeteciden öğrendim. Çorbanın yararı süper, bir aydır burnum bile
akmadı. Ne yazık ki, yüreğin bir yararını göremedim. Sokakta yürürken, metroya
binerken hala çok korkuyorum.
Prof. Karatay, etkili konuşuyor, otoriter... Başkan
olabilecek bir kadın. Ama Türkiye'de değil... Önemli kusurları var: Hastalarını
düşünüyor, yalan söylemeyi bilmiyor, çok bilgi veriyor.
Televizyonlar, şifalı yiyecek programlarıyla dolu. Günlük
önerilen miktarları liste yaptım. O kadar yiyeceği fil bile yiyemez. Bazı
önerilere karşı durmak imkansız. İsmini anımsamakta zorlandığım bir Türk
akademisyen arkadaş, pirinç önerdi. Zihin açarmış... O akşam 3 tabak pilav
yedim. Ertesi gün arkadaşımın ismini yine unuttum. Hata bendeymiş, yanlış
anlamışım. Pilav yemek değil, okunmuş pirinç yutmak zihin açıyormuş. Üç gün
sonra Mirzahcan Zübeyir'in benim için okuttuğu pirinçleri yuttum, ama yine de ismini
ajandamdaki nota bakmadan anımsayamıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder