1 Haziran 2009 Pazartesi

Keçileme


Keçileme Ege ve Akdeniz kıyılarına yaptığı her seyahatte, keçiler takılırdı kafasına. Stabilize yol kenarlarında, 2/B’ye dönüştürülmesi caiz ormanlıklarda görürdü onları. Bazen de plaj manzaralı bir yamaçta… Güneşlenen üstsüzlere, inşaat sezonundan bakiye röntgenciler gibi dikerlerdi gözlerini.

Anlayamayan Adam, şimdi bir kez daha keçiler coğrafyasındaydı. Karnı acıkmış, canı çöp şiş çekmişti. Yol kenarında çardak altı bir restorana girdiğinde, yine o soru belirmişti aklında aniden:
Otlatılan, yapraklatılan keçilerin akıbeti ne oluyordu acaba?
Keçiler sayılamayacak kadar çoktu, ancak ortada keçi eti yediğini veya birilerine servis ettiğini söyleyen yoktu...

Vitrininde, “Keçi eti satılır” levhası asılı kasap olmadığı gibi; mönüsünde, “Terbiyeli keçi şiş” yazan restoran da bulunmuyordu.
Eğer karın doyurmuyorlarsa, on binlerce keçiyi beslemenin ne âlemi vardı?
Beslenip büyütülüyorlardı da ne oluyordu?
İçlerinden meslek erbabı çıkmadığı malumdu. Yalan değilse, tek bir şansları vardı.Koyunun olmadığı yerde ‘Abdurrahman Çelebi’ olmak...
Bıçak altına yatırılmıyorsa o keçiler, belli bir süre yaşayıp ecelleriyle mi ölüyorlardı?
Eğer öyleyse, neden o yöredeki kasabaların ‘Asri Keçi Mezarlığı’ yoktu?
Mis kokularıyla, Tarım Orman ve Köy İşleri Bakanlığı’nın kadrolu süs hayvanı mı oluyorlardı?
Anlayamayan Adam, başka ipuçlarına gereksinim duyunca, ishal olan birileri var mı diye de bakınmıştı, keçilerle sıcak temas kurduğu her bölgede. Dişi keçi etinin bağırsak bozduğu, etobur kentli efsanesiydi ne de olsa.

Ayak bastığı topraklarda buna dair yıvışık bir kanıt elde edememişti o güne değin…
Yalnızca, zeytine benzetip birkaç kez ağzına atmaktan kendini alamadığı miktarlıca keçi boku habbesine rastlamıştı keçi yollarında. Dişi keçi etinin bağırsaklara dokunduğu gerçek miydi? Bu iddiada doğru değilse, iddiacıların bağırsaklarında yaşanan psikosomatik bir araz mıydı?
Daha da önemlisi, koyunun bulunmadığı yerde keçi eti yememek mümkün müydü?
Olamazdı herhalde, hayvancılık sektörünün ekonomik ruhuna aykırıydı böyle bir şey.
Cinsi saklanarak veya önüne ‘koyun’ sıfatı eklenerek çöp şiş yapılınca, keçi etinin lezzetine doyulmuyordu belki de.

Anlayamayan Adam, soru işaretlerinden iyice bunalmıştı. Kabaran iştahını oyalamak için bir bardak yayık ayranı istedi, keçi sütünden yapılıp yapılmadığı sorgulamadan. Nasıl olsa keçi sütünden peynirin itibarı yerindeydi, hakkında atıp tutan yoktu.
Yakınlardan bir yerden, keçilerin vazgeçilmez gerdan takısı çıngırakların çıngırdaması geliyordu kulağına.
Başında sipariş almak için dikilen sert bakışlı, el yıkama alışkanlığı kısıtlı, yerlituristi aşağılayan bakışlı, ter kokulu garsonun sabrını taşırma pahasına düşünmeye devam etti.
Kim bilir? Belki de keçiler hakkında yürütülen dezenformasyondu, onların etiniitibarsız kılan, küçümsenmelerine yol açan.

Bir komplo teorisi üretiverdi oracıkta: Sarp kayalıklara tırmanma kabiliyetleri, şeytani zeka fışkırtan bakışları, inatçı kişilikleri, keçi sakallı entelektüel görünüşleri bazı köylüleri ‘ırahatsız’ etmişti büyük olasılıkla. Kendi aralarında yarışmakta bile zorlanırken, karşılarına bir de keçilerin rakip çıkması huzurlarını bozmuştu besbelli. Rayiç koyun kültürüne muhalif keçilerle yarışmaları mümkün değildi ne de olsa. Muhtemelen bu sebepten onları dışlamış; etini piyasaya sürerken adını anmaz olmuşlardı.
Anlayamayan Adam, durumu biraz olsun anlamış ve bu nedenle huzura kavuşmuştu artık. Bir gayret toparlandı, keçi inadını bırakıp bir buçuk porsiyonçöp şiş yemeye karar verdi. Yanında mevsim salatası, keçi peyniri, kavun, şalgam suyu ve bir küçük rakı…

2 yorum:

www.alisefunc.blogcu.com sayfasına yazılan yorumlar dedi ki...

4/6/2009 - Dışlanılmak üzerine
Yazan: Şems
Ali bey yazınız, uslubunuz mükemmel ve asıl konu mükemmel. Bazı yazınıza yorumları ile katılmış değerli arkadaşların maalesef idrak edemedikleri konunun bu aralar dışlanmışlık diye tabir ettiğimiz aslen sairlenmek olan haleti ruhiye ile olan alakası var. Her ne kadar alkol ile ilgili kısmı tasvib etmesemde netice itibarı ile bir sanatcının tercihi mes'elesidir diyerek eklemek istiyorum. Akıllı insanlar tarih boyunca muhtelif zul'um ve acıya hep cahiller ve aklı kifayet edemeyenlerce tabii edilmediler mi? İşte burada keçiler aklın ve basiretin erdemini temsil ederken o bahsi mevzu bile olmayanlar yani koyunlar akılsızlığın teşbihi oluyor. Fevkalade bir benzetme zaten eski medeniyetimizi şahsi hak ve ideallerin insanı vasfiyete saygısı neticesi kurmadıkmı? Ne oldu da evlatlarımızı sobalarada yakar, ve akrabalarımızı kuşuna dizer hale geldik? Bu mevzunun kalbi bu yazıda yatıyor aklı olan her hür insan ki bize öğretilende odur aklını kullanmak mecburiyetindedri ve Cenab-ı Hakk'ın buyruğudur. Tebrik ediyorum ve bu mey'an yazılarınzı hasretle bekliyorum.



4/6/2009 - Ali Sefünç
Yazan: Süreyya Yılmaz
tesadüfen bulduğum bu siteniz sayesinde yazınızı okudum. sürekli okuyan biri olmama rağmen adınızı ve kitaplarınızı web den keşfetmek gerçekten üzüntü verici. ancak şaşırmıyorum ülkemizdeki edebiyat maalesef bir kaç yazarın tekelinde. biz taşrada bize ne sunulursa onu okuyabildiğimizden sizi okuyamamış olmanın sıkıntısını hele yazılarınızı okuduktan sonra daha fazla çekiyoruz. inanın bakış açınız ve tarzınız aradığım ama bulamadığım o edebiyat zevkini bana tekrar tattırdı. lütfen ama lütfen yazılarınızın devamını tüm yüreğimle istiyorum.

Süreyya Yılmaz
Rize



4/6/2009 - keçi
Yazan: farozlu
Ali Sefunç bey,
Yazı güzel ama eksik olmuş şöyleki ; bir kere keçi iç Anadolunun bir hayvanıdır, biz yemeyiz genellikle bizim buralarda büyükbaş tercih ediliyor. Şimdi keçi falan kesilirken yüzülür ya işte onu yaparken eğer ete kıl kalırsa bu adamı hasta eder. Keçiye alışık olmak lazım bide keçi bizim buralarda orman yediğinden iyi bakılmaz. Sizin keçi yemdiğiniz düşünüyorum bencede yemeyin :) size tercih etmem. Ayrıca dikkat edersek gelişmiş medeni toplumlar hep büyük baş onun için mesela biz karadeniz de daha zenginiz iç Anadolu fakir ayrıca balık proteinide zekamıza etki ediyor :) biraz öğünmemiz gerekiyor öbür bölgelerdeki arkadaşlar keçileri kesip ihraç etsinler çine afrikaya falan o parayla büyükbaşa dönsünler. benim diyeceğim aslında çok ama sanatçya sağgıdan kısa kesmek mecburiyetindeyim keşke her yazar sizin gibi blok açsa bize düşünce olarak çok faydalı olur, kitabınız internette var inşAllah alıp okuyacağız.


3/6/2009 - Keçiler Üzerine Yazılar
Yazan: mertcan
Ali bey ormanlarımızı yeyip tüketen bu hayvaların sayıları azaltılmalı ve bence yerine devlet kimse yemiyorsa bu hayvanları koyun veya inek vermeli. Orman bakanlığı tarım bakanlığıyla çalışıp çare bulmalı. Bu benim şahsi görüşüm olarak sunuluyor ama bunun üzerine siz yazın çünkü bizleri kimse dinlemez. İnternetten baktım oldukça meşhur bir yazar olduğunuzu öğrendim çok sevindim çünkü kitap okuyamıyorum işim çok olduğundan ama böyle kısa hikayeleri okuycak vaktim oluyor elinize sağlık. Ankaraya imzaya gelirseniz yazın gelip tanışırız.

Rabia Evrim Akyazı dedi ki...

Sayın Ali Sefünç bey, keçileme sayfalarınızdaki yazılarınızı okudum. Keçilerimize gösterdiğiniz bu özel ilgiden dolayı çok mütehassis oldum, bu arada bizim Ankara keçilerimizi unutmuşsunuz malumualiniz, bizim ankara keçilerimiz, Dünyaca meşhur olup medar-ı iftiharımızdır. Yanlız şunuda eklemeliyimki bu bizim ankara keçilerimiz etleriyle değil kıllarıyla meşhurdur. Ne yazıkki bu konudada ihmallerimizin sonucu olarak vaktiyle Avusturalyaya ve Amerikaya gönderdiğimiz Ankara keçilerimizin damızlıklarını bu ülkelerden ithal eder duruma geldik Amerikaya gönderdiğimiz keçilere öyle itina ile bakmışlar ve soylarını geliştirmişlerki, bizdeki Ankara keçilerinin kılları dejenere olurken Avusturalyadaki ve Amerikadaki iyi bakılan keçilerin kılları hem boy hem kalite olarak daha mükemmel hale gelmiştir ve biz şimdi Ankara keçilerimizin kalitesini düzeltmek için vaktiyle gönderdiğimiz keçilerin tekelerini damızlık olarak ithal etmekteyiz.
Hala satılıyormu bilmiyorum ama 35 yıl önce Ankara Dış kapıda kızarmış nefis keci kelleleri satılırdı. keçi kelleri bol etli ve lezzetli olduğundan tercih edilirdi. Ankaraya her gittiğimde dışkapıda muhakkak keçi kellesi yerdim. Son zamanlarda İsviçreden ithal edilmekte olan Sağnen keçileri çok revaçtaimiş 5-6 kilo süt verdikleri söyleniyor. Sizin, bizim yerli ırkları anlatan bu yazilarınız gelecekte tarihi bir vesika niteliği kazanacaktır. Bu açıdan sizi tebrik ederim.

id="wobsbn"> Web Analytics